Doğa Tasarımı

Kargo kolisinden çıkardım ve ilk izlenim olarak onu yemek istedim. Kelimesi kelimesine, TDK’nin “ağızda çiğneyerek yutmak” olarak tanımladığı şeyi ona yapmak istedim. Neden? Çünkü böyle tatlı kapak tasarımı olmaz olsun. Karnımı doyurduktan sonra okumaya başladım; tehlike geçmişti. Okudum, elime geçen kalemi aldım; okudum, elime geçen kalemi aldım; okudum, elime geçen kalemi aldım… Son tahlilde, hemen hemen bütün sayfalarında altı çizili satırlar, işaretlenmiş paragraflar, alınmış notlar ve çeşitli kalemlerle yapılmış tuhaf tuhaf hareketler var. Görseniz dersiniz ki, güzel kardeşim keşke yeseydin. Neden? Çünkü böyle Dadaist okuma tasarımı olmaz olsun. Giriş ısırığı veriyorum, merak eden tamamını edinip yer:

Collingwood ile birlikte üç kozmolojik akımı incik cincik ediyoruz. 1. Doğa dünyası, düzenli olarak devinen canlı ve rasyonel bir organizmadır; diyen Yunan Doğa Görüşü. 2. Saçma saçma konuşmayın, doğa dünyası kendi devinimlerini rasyonel bir şekilde düzenleyemez, dolayısıyla o bir organizma falan değil, dışarıdan bir yöneticinin zekâsıyla kurgulanmış bir makinedir; diyen Renaissance (dönemsel olarak aslında Barok) Doğa Görüşü. 3. O kadar yaşadık ettik gördük geçirdik, artık tarihsel bir anlayışla yaklaşmalı, bilimsel olarak bilinen doğa dünyasının süreçlerini inceleyerek evrimi anlamalıyız; diyen Modern Doğa Görüşü. Neden? Çünkü hayır, 2 numaranın düşündüğü gibi bu bir makine olamaz: Makine dediğimiz bitmiş bir üründür; kapalı bir sistemdir; değişemez. Oysa evet, bir değişim var; ama 1 numaranın düşündüğü gibi döngüsel değil, ilerleyici bir değişim bu…

Share this Post