Yaralı Bilinç

Darbe almadı. Ne sağ kroşe ne sol kroşe yedi. Üçüncü Dünya’da türünün tek örneği: İran, kimlik devrimi yaşadı; kültürel bir depremle dönüştü. Sarsıntının şiddetiyle, ülkenin İslami kolektif bilinçaltı patladı. Parçacıklar etrafına da sirayet etti. Yirminci yüzyıl biterken güncelleme geldi: Din, siyasi arenaya geri döndü; laiklik, entegrist talepleri olan yeni sürüme uyumsuz kaldı. Daryush Shayegan olay mahalinden aktarıyor. Ucu bize de dokunduğuna göre, toplum nasıl şizofren olur anlayalım.

Gelişmekte olan toplumlarda görülen çarpıklık ve kutuplaşma sorununun temeline inelim. Eski içeriğe yamalanan modern söylem neden tutmaz (Batılılaşma), ya da yeni zemine döşenen geleneksel söylem neden oturmaz (İslamileşme), bunu tartışalım. Batı, Hıristiyanlık eleştirisi ile başka bir bilinç düzeyine ulaşmaya çalıştığı sırada (rönesans, reform, bilimsel devrim, aydınlanma vs.), öteki dünya uğrunda bu dünyadan çekilmiş Doğu’nun kafasını irdeleyelim. Birikimleri ile yetinip içlerine kapanmış Asyalı kültürleri bir tarafa koyalım da, esas, “Batı = Hıristiyanlık” algısı yüzünden zihinsel savunmaya geçip, Fransız Devrimi’ne dek olan bitene dönüp de bir bakmamış, özeleştiri yapmamış benmerkezci İslam’ı eleştirelim. Zaten, Müslüman toplumlardaki en büyük sorun da, benliği gelişmiş, dolayısıyla parti veya tarikat gibi bir sığınağa ihtiyaç duymayan, her türlü düzeni özgürce eleştirebilen, hakiki aydınların yokluğu değil mi? Düşünmeye alışık olmayan bir coğrafi kültürü paylaştığımız bu düşünür sayesinde biraz düşünelim öyleyse.

Ayrıca bakınız: Türkiye’de Geri Kalmışlığın Tarihi

Share this Post